Judith Bianca.
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Judith Bianca.
Parti öncesi etrafı kısacatopladım ve seçtiğimiz siyah dar kolları dantelli mini elbiseyi askıdançıkardım. Giyinmeden önce makyajımı ve saçımı yapmalıydım. Banyoya girdim vemüzik setime Chopin'in en sevdiğim bestelerinden oluşan bir CD’yi yerleştirdim. Bir yandan siyah tonundaki makyajımı yaparken bir yandan da FantasieImpromptu'nun beni dinlendirmesine izin veriyordum. Bir sonraki parça RaindropPrelude idi ve bu parçanın ezgilerini çok iyi biliyordum. Henüz çok küçükkenannem tarafından çok sıkı bir piyano eğitimi almıştım ve bu besteyi çalmaya zorlanmıştım. O zamanlar pek sevmiyordum piyano çalmayı yaşıtlarım gibi koşup oyuncak oynamak istiyordum.
Son rötuşları da yaptıktan sonra müzikle beraber makyajımda bitmişti. ''Evet,makyaj konusunda gerçekten iyiyim.'' diye düşündüm ve bu düşünceyle gülümsedim. Bir an saategözüm kaydı ve saatin 22.12'yi gösterdiğini farkettim. Hazırlanmak için sadeceyarım saatim kalmıştı. Aceleyle maşayı açtım ve kendimi yakmamaya dikkat ederek- ki ateşe karşı gerçekten hassasız - saçımdaki küçük bukleleri doğallıklarınıbozmadan belirginleştirdim. Vazgeçilmezim olan kurdelelerimden birini zarifçe saçıma taktım. Hızla odama gidip giyindimve siyah ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Ve hazırlığın en sevdiğim kısmına gelmişti sıra; Parfüm.
''Hangi Parfüm?''diye düşünmeme gerek yoktu. Cevap basitti; Addict. Bu parfüm kesinlikle favorimdir. Cristian Dior ne demişti: Kalp notasına Jamaica’da bulunan ve açtıktan birkaç saat sonra solan nadide çiçek ‘Geceninkraliçesini’ barındıran parfüm bu yüzden çok özel. Kendi kurallarını koyanvurdumduymaz kadının çiçeksi, baharatlı parfümü. Bunları düşünürken gülümsedim ve parfümü üzerime boca etmeden sadece kararınca sıktım. Ayna da kendime son kez baktım ve dakikalardır hazırlanma derdine düşüp derinlere ittiğim bir duygu su yüzüne çıktı; korku. Canlı yayınlarda ve setlerde hissettiğim gibi her şeyi berbat etmekten korkuyordum. Bu korkumu hiçbir zaman yenemeyecekmişim gibi geliyordu. Aslında ruhumu satıp bir cadı olarak uyandırılınca belki bu korkumu da yenerim diye umut etmiştim ama boşa umut etmişim. Derin bir nefes aldım ve yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Vesonra aynada gözüme küçük bir ayrıntı takıldı. Etraf yine dağılmıştı vedağınıklıktan hoşlanmıyordum. Kıyafetime dikkat ederek etrafı toplamaya koyuldum.
Kapının açıldığını duymamıştımfakat Chris içeri girmişti. Bu da onun sahip olduğu yeteneklerden biriydi işte.Bazen ürkütücü olsa bile.. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Benimki ile aynı beyazlıkta teni, yemyeşil gözleri ve kuzguni siyah saçları o kadar uyumiçindelerdi ki… Gözlerinin içine bakıp gergince gülümsedim. Tanışalı bu kadarkısa süre oluyorken nasıl bu kadar çabuk alışabilmiştim ona? Tanıştığımız günü düşündüm birden.
Pikes of Scafell… Burayı hiç sevmediğini biliyordu Oddy fakat öleceği yer olduğunu daha önce hiç düşünmemişti. Arkasında ayak seslerid uymamıştı ve bunu hıçkırıklarına bağlıyordu. Tanıdık izlenme hissiyle arkasına döndü birden. Yeşil gözleriyle anlamını çözemediği bir şekilde bakıyordu Oddy’e.Yavaşça elini uzattı. Oddy kararsızca tuttu ve ayağa kalktı. ‘’Ünlü müzisyen Odysseia Maryse, sokaktan geçen birinin elini tuttu. Gazeteciler için ne büyük haber ama.’’ Diye düşündü. Gözleri tekrar karşısındaki adamın yemyeşil uçsuz bucaksız gözlerine kaydı. Onları tekrar göremeyecek olmak kötüydü. Hiçbir şey söylemeden uçuruma doğru döndü ve bir ayağını boşluğa doğru kaldırırken ‘’En azından en sevdiğim ayakkabılarımla öleceğim.’’ Diye mırıldandı.
Ve ‘’O’’ konuştu… Ses tonu o kadar büyüleyiciydi ki… ‘’Dur,bunu neden yapıyorsun ki?’’ Oddy acıyla baktı adamın yüzüne. ‘’Anlayamazsın…’’ diye fısıldadı. ‘’Ama evet bende böyle bir güzelliğin dünyaya bu kadar erken veda etmesine üzülüyorum.’’ Dedi ukalaca ve buruk bir şekilde gülümsedi. ‘’Başka bir seçenek var.’’ Dedi adam. Oddy kaşlarını kaldırarak adama baktı. ‘’Sadece benimle gel.’’ Dedi adam. ‘’Sana neden güveneyim? Üstelik adını bile bilmiyorum.’’ diye sordu Oddy. ‘’Bana güvenmek zorunda değilsin. Bu sadece bir teklif. Eğer gerçekten ruhundan bıktıysan.’’ Sesi, mimikleri Odysseia’yı okadar çok etkilemişti ki. ‘’Tamam.’’ Diye bildi sadece... Bu yeni hayatının başlangıcı oldu belki de verdiği en iyi karar.
Chris ‘’Burada bu kadar güzel bir bayanla vakit geçirmeyi bende çok isterim ama partiye geç kalıyoruz hayatım.’’ Diyerek böldü düşüncelerimi Chris.‘’Tamam, hadi gidelim.’’ Deyip koluna girdim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Son rötuşları da yaptıktan sonra müzikle beraber makyajımda bitmişti. ''Evet,makyaj konusunda gerçekten iyiyim.'' diye düşündüm ve bu düşünceyle gülümsedim. Bir an saategözüm kaydı ve saatin 22.12'yi gösterdiğini farkettim. Hazırlanmak için sadeceyarım saatim kalmıştı. Aceleyle maşayı açtım ve kendimi yakmamaya dikkat ederek- ki ateşe karşı gerçekten hassasız - saçımdaki küçük bukleleri doğallıklarınıbozmadan belirginleştirdim. Vazgeçilmezim olan kurdelelerimden birini zarifçe saçıma taktım. Hızla odama gidip giyindimve siyah ayakkabılarımı da ayağıma geçirdim. Ve hazırlığın en sevdiğim kısmına gelmişti sıra; Parfüm.
''Hangi Parfüm?''diye düşünmeme gerek yoktu. Cevap basitti; Addict. Bu parfüm kesinlikle favorimdir. Cristian Dior ne demişti: Kalp notasına Jamaica’da bulunan ve açtıktan birkaç saat sonra solan nadide çiçek ‘Geceninkraliçesini’ barındıran parfüm bu yüzden çok özel. Kendi kurallarını koyanvurdumduymaz kadının çiçeksi, baharatlı parfümü. Bunları düşünürken gülümsedim ve parfümü üzerime boca etmeden sadece kararınca sıktım. Ayna da kendime son kez baktım ve dakikalardır hazırlanma derdine düşüp derinlere ittiğim bir duygu su yüzüne çıktı; korku. Canlı yayınlarda ve setlerde hissettiğim gibi her şeyi berbat etmekten korkuyordum. Bu korkumu hiçbir zaman yenemeyecekmişim gibi geliyordu. Aslında ruhumu satıp bir cadı olarak uyandırılınca belki bu korkumu da yenerim diye umut etmiştim ama boşa umut etmişim. Derin bir nefes aldım ve yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim. Vesonra aynada gözüme küçük bir ayrıntı takıldı. Etraf yine dağılmıştı vedağınıklıktan hoşlanmıyordum. Kıyafetime dikkat ederek etrafı toplamaya koyuldum.
Kapının açıldığını duymamıştımfakat Chris içeri girmişti. Bu da onun sahip olduğu yeteneklerden biriydi işte.Bazen ürkütücü olsa bile.. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Benimki ile aynı beyazlıkta teni, yemyeşil gözleri ve kuzguni siyah saçları o kadar uyumiçindelerdi ki… Gözlerinin içine bakıp gergince gülümsedim. Tanışalı bu kadarkısa süre oluyorken nasıl bu kadar çabuk alışabilmiştim ona? Tanıştığımız günü düşündüm birden.
Pikes of Scafell… Burayı hiç sevmediğini biliyordu Oddy fakat öleceği yer olduğunu daha önce hiç düşünmemişti. Arkasında ayak seslerid uymamıştı ve bunu hıçkırıklarına bağlıyordu. Tanıdık izlenme hissiyle arkasına döndü birden. Yeşil gözleriyle anlamını çözemediği bir şekilde bakıyordu Oddy’e.Yavaşça elini uzattı. Oddy kararsızca tuttu ve ayağa kalktı. ‘’Ünlü müzisyen Odysseia Maryse, sokaktan geçen birinin elini tuttu. Gazeteciler için ne büyük haber ama.’’ Diye düşündü. Gözleri tekrar karşısındaki adamın yemyeşil uçsuz bucaksız gözlerine kaydı. Onları tekrar göremeyecek olmak kötüydü. Hiçbir şey söylemeden uçuruma doğru döndü ve bir ayağını boşluğa doğru kaldırırken ‘’En azından en sevdiğim ayakkabılarımla öleceğim.’’ Diye mırıldandı.
Ve ‘’O’’ konuştu… Ses tonu o kadar büyüleyiciydi ki… ‘’Dur,bunu neden yapıyorsun ki?’’ Oddy acıyla baktı adamın yüzüne. ‘’Anlayamazsın…’’ diye fısıldadı. ‘’Ama evet bende böyle bir güzelliğin dünyaya bu kadar erken veda etmesine üzülüyorum.’’ Dedi ukalaca ve buruk bir şekilde gülümsedi. ‘’Başka bir seçenek var.’’ Dedi adam. Oddy kaşlarını kaldırarak adama baktı. ‘’Sadece benimle gel.’’ Dedi adam. ‘’Sana neden güveneyim? Üstelik adını bile bilmiyorum.’’ diye sordu Oddy. ‘’Bana güvenmek zorunda değilsin. Bu sadece bir teklif. Eğer gerçekten ruhundan bıktıysan.’’ Sesi, mimikleri Odysseia’yı okadar çok etkilemişti ki. ‘’Tamam.’’ Diye bildi sadece... Bu yeni hayatının başlangıcı oldu belki de verdiği en iyi karar.
Chris ‘’Burada bu kadar güzel bir bayanla vakit geçirmeyi bende çok isterim ama partiye geç kalıyoruz hayatım.’’ Diyerek böldü düşüncelerimi Chris.‘’Tamam, hadi gidelim.’’ Deyip koluna girdim ve dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Judith Bianca Fleurette- Mesaj Sayısı : 2
Reputation : 100
Doğum tarihi : 28/08/94
Kayıt tarihi : 11/11/10
Yaş : 29
Lakap : Jun, Judy. B. , Jules
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz